Anayasa’nın 41. maddesinde “Devletin, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” hükmüne yer verilmek suretiyle, devlete aile birliğini korumak noktasında bir yükümlülük getirilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurluğu Kanunu’nun 72/2. maddesinde de yeniden veya yer değiştirme suretiyle yapılacak atamalarda; aile birimini muhafaza etmek bakımından kurumlar arasında gerekli koordinasyon sağlanarak memur olan diğer eşin de isteği halinde atamasının, atamaya tabi tutulan memurun atandığı yere 74. ve 76. maddelerde belirtilen esaslar çerçevesinde yapılacağı belirtilmiştir.

Mevzuatımızda, memurların yer değiştirme suretiyle atanmalarına ilişkin hususlar, “Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik”te düzenlenmiştir. Söz konusu maddede 30.6.2014 tarih ve 2014/6578 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Yönetmeliğin 4. maddesiyle anılan Yönetmelik’in 14. maddesinde yapılan değişiklikle, eşi memur statüsünde bulunmayan kamu görevlilerinin de eşlerinin bulunduğu yerlere “aile birliği mazeretine bağlı yer değişikliği” nedeniyle tayin talebinde bulunabilmesine imkan tanınmıştır. Buna göre, aile birliği mazeretine dayanarak yer değişikliği talebinde bulunan memurun kamu personeli olmayan eşinin, talep edilen yerde başvuru tarihi itibarıyla son iki yıl içinde 360 gün sosyal güvenlik primi ödemek suretiyle kendi adına veya bir hizmet akdi ile işverene bağlı olarak çalışmış ve halen çalışıyor olması halinde bu durumda olan eşin bulunduğu yere ataması yapılabilecektir (m. 14/1-d).

Maddede de belirtildiği üzere memurun eşinin işçi olması ve belirtilen koşulları taşıması halinde, idareye bir zorunluluk değil bir takdir hakkı tanınmaktadır. İdare, bu takdir hakkını kullanırken, kamu hizmetinin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde yerine getirilmesinin sağlanması, memurun atanma talebinde bulunduğu yerdeki kadro durumu ile işçi olan eşin başka bir yerde çalışma imkanının bulunup bulunmadığı gibi hususları dikkate almalıdır. Örneğin, Danıştay, doktor olan kamu görevlisinin nakil talebinde bulunduğu yerde özel bir şirkete çalışan eşinin, nakil talep edilen yerde, son üç yıl sosyal güvenlik primi ödenmek suretiyle kesintisiz ve halen çalıştığı, başka bir yerde çalışma imkanının da mevcut olmadığının anlaşılması karşısında, idarece nakil talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir (Danıştay 2. Dairesinin 28.6.2018 tarih, E.2016/14831, K.2018/4387 sayılı kararı).

Danıştayın bir kararında da belirtildiği üzere, söz konusu Yönetmelik’in 14. maddesinde öngörülen hüküm, kamu personeli olmayan eşinin, talep edilen yerde kesintisiz son üç yıl sosyal güvenlik primi ödemek suretiyle kendi adına veya bir hizmet akdi ile işverene bağlı olarak çalışmış ve halen çalışıyor olması halinde eşin bulunduğu yere atanabileceğini amir olup, bu hak, unvan veya sıfat yönünden herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmadan tüm devlet memurlarına tanınmıştır (Danıştay 5. Dairesinin 2.11.2015 tarih, E.2015/3280, K.2015/8501 sayılı kararı).

Buna karşılık, kamu görevlisinin memur olmayan eşinin çalıştığı yere bir bağımlılığının olmaması, bir başka ifadeyle başka yerlerde de rahatlıkla iş bulabilme olanağının bulunması durumunda, bu husus, memurun nakil talebi için haklı bir neden oluşturmayacaktır. Nitekim, Devlet Personel Başkanlığının 9.2.2017 tarih ve 838 sayılı görüş yazısında da  eşi ev hizmetlerinde sigortalı olarak çalışan devlet memurunun eşinin bulunduğu yere aile birliği mazeretine bağlı yer değişikliği nedeniyle atanmasına ilişkin talebinin, eşin ev hizmetlerinde çalışması nedeniyle diğer illerde iş bulma kolaylığının bulunması ve bu durumun memurun yer değişikliğini sağlayacak düzeyde coğrafi anlamda bir bağlılık gerektirmediği ve sonuç olarak nakil isteminin yerinde bulunmadığı ifade edilmiştir.

Uygulamada karşılaşılacak sorunlardan birisi de memur olan kişinin 696 sayılı KHK’yla kamu kurumlarında daimi işçi statüsünde çalışan eşinin çalıştığı yere “aile birliği mazeretine bağlı yer değişikliği” sebebiyle tayin talebinde bulunup bulunamayacağı hususudur.

Bilindiği üzere 696 sayılı KHK’nın 127. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 23. maddenin beşinci fıkrasında “Sürekli işçi kadrolarına geçirilenler, birinci fıkrada öngörülen şartları taşıdıkları sürece ve çalıştırıldıkları teşkilat ve birimde geçiş işlemi yapılmadan önceki ihale sözleşmesi kapsamındaki hizmetleri yürütmek üzere istihdam edilebilir. Bunların istihdam süreleri hiçbir şekilde sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazandıkları tarihi geçemez.” hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda, 696 sayılı KHK uyarınca istihdam edilen bir işçinin emeklilik yaşına kadar aynı işyerinde çalışması söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla, memurun eşinin 696 saylı KHK kapsamında farklı yerdeki bir işyerinde çalışması durumunda, memurun eşinin çalıştığı yere tayin talebinde bulunabileceği ve idarenin de kadro durumu ve diğer koşullar gerçekleştiği takdirde memurun bu talebine olumlu cevap vermesi gerektiği düşünülmektedir. Aksi halde, memurun idari yargı yoluna başvurarak hakkını araması gerekecektir.